Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek için Türkiye’ye geldi. Peki ne oldu da özellikle Libya politikasında karşı karşıya gelen Türkiye ve BAE ilişkileri ‘normalleşiyor?’
Arap Baharı sürecinden sonra özellikle Libya, Yemen, Suriye ve Mısır meselelerinde karşıya karşıya gelen ve Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkiye ilişkileri normalleşme sürecine girdi. İki ülke arasında 9 alanda Türkiye’ye doğrudan yatırımları içeren anlaşmalar imzalandı.
Peki neden şimdi?
Arap Baharı sonrası yaşanan siyasi atmosferi lehine çeviren BAE, yayılmacı politikasıyla Libya ve Yemen savaşlarında aktif rol üstlendi, Libya’ya yönelik silah ambargosuna rağmen Halife Hafter güçlerine yönelik silah tedarikinde kilit rol oynadı.
Türkiye’nin Libya politikasının aksine hareket eden BAE, Türkiye’yi çatışmayı körüklemekle suçladı. Aynı zamanda Yunanistan, Güney Kıbrıs ve siyonist rejimle Türkiye karşıtı bir ittifak gerçekleştiren BAE, Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasını sekteye uğratmayı hedefledi.
Sadece Türkiye’yi değil İran ve Katar’ın da bölge üzerindeki etkilerini azaltmayı hedefleyen BAE, yayılmacı politikasıyla hem müttefiki hem de rakibi Suudi Arabistan’ın da gölgesinden sıyrıldı. Özellikle petrol konusunda karşı karşıya gelen iki müttefik arasındaki gerilim Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün Enerji Bakanları toplantısının iptal edilmesine bile neden olmuştu. İki ülke arasında Yemen, Katar ve Siyonist rejimle ilişkiler de gerilim nedeniydi. Öyle ki iki ülke güçleri zaman zaman Yemen’de de karşı karşıya geldi.
Yakın bir süreçte Suudi Arabistan’ın, Siyonist rejim -Ürdün-Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ortak güneş enerjisi ve su arıtma anlaşmasından rahatsızlık duyduğu ve anlaşmayı engellemeye çalıştığı ileri sürüldü.
Şimdi ise rekabet yeni bir alana sıçradı. İki ülke de bölge ülkeleriyle ‘normalleşme’ sürecine girdi. İlk olarak Suudi Arabistan, Katar’a yönelik uygulanan 3,5 yıllık ambargoyu kaldıracak adımı attı ve Ula Anlaşması’yla Katar ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişkiler normalleşti.
BAE, Katar’a dayatılan şartlardan geri adım atarak Suudi Arabistan’a güvendiğini açıkladı ve Katar ile ilişkileri normalleştirdi. Suudi Arabistan, rejim aleyhine politika yürüttüğü Suriye’de de normalleşme arayışına girdi.
Suudi İstihbarat Şefi General Ali Mamlouk tarafından Şam’ın ilk Kez ziyaret edilmesi ile iki ülke arasında normalleşme adımları atıldı. Ardından BAE Dışişleri Bakanı Al Nahyan, başkent Şam’ı ziyaret etti. Ancak BAE’nin Suriye’ye yönelik yakınlaşma hamlesi daha eskiye dayanıyor. BAE, 2020’de Covid-19 patlak verdiğinde göstere göstere Suriye’ye yardım etmişti. Aynı zamanda Ekim ayında BAE yönetimi “1973 Arap-İsrail Savaşı’nın yıldönümü” vesilesiyle Suriye’nin liderliğini tebrik ederek Suriye’ye yönelik bir adım daha atmıştı. Söz konusu yakınlaşma liderlik rekabetinin yanı sıra ABD’nin rızasıyla İran’a karşı Arap ittifakını güçlendirme olarak yorumlanabilir. Ancak Suudi Arabistan ve BAE’nin normalleşme girişimleri Arap ülkeleriyle sınırlı değil. Bölgede ABD ve Siyonist rejimin çıkarları lehine politika yürüten BAE ve Suudi Arabistan İran ile de ‘yeni bir sayfa’ açmak istiyor. Özellikle Yemen üzerinden yürütülen vekalet savaşı devam ederken yeni bir normalleşme süreci mümkün mü?
Bölgede arzulanan ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından yaşanan güç boşluğunu doldurmak. Biden yönetimiyle birlikte saldırganlıktan ziyade kontrollü diplomasiyi öne çıkaran politika sürecinde mezhepsel çatışmalar Suudi Arabistan ve BAE’nin prestij ve enerji kaybına yol açmakta. Aynı zamanda oluşturulması hedeflenen güçlü Arap birliğinde mezhepsel gerilimlerle derinleşecek toplumsal çatlağın önüne geçilemez. Sahada sükunetin sağlanabilmesi için sahadaki aktörlerle siyasi bir zemin oluşturmak her iki ülke için de önemli.
BAE TÜRKİYE İLE NEDEN YAKINLAŞIYOR?
İki ülke arasındaki ilişkilerin en gergin olduğu süreçten sonra ekonomi temelli bir yakınlaşma süreci başladı. Suudi Arabistan’ın, “Türk kardeşlerimiz Arap dünyasına sızma ve istenmeyen müdahaleler döneminin çoktan sona erdiğini anlamalıdır.’’ açıklaması ile daha da gerilen ilişkilerin ardından Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Türkiye ile ilişkilerini “iyi ve mükemmel” olarak niteledi. Ve şimdi karşılıklı ağır suçlamalara rağmen BAE ve Türkiye’de normalleşme sürecine girdi.
Normalleşme sürecinin en önemli sebeplerinden bir tanesi askeri alanda; özellikle Libya’da ve diğer çatışma sahalarındaki askeri yatırım ve çatışma sürecinin sonuçsuz kalması ve özellikle pandemi süreciyle birlikte savaşın farklı yüklerinin ortaya çıkması. Bu süreç ülkeyi yeni bir arayışa itti. Aynı zamanda sırtını dayadığı Trump’ın döneminin aksine daha diplomasiye odaklı bir politika izleyen yeni ABD yönetimi de BAE’nin yeni dış politikasını şekillendirmesinde öncü oldu. Ancak BAE için Türkiye ve İran ile normalleşmenin siyasi olduğu kadar ticari bir ayağı da var.
BAE, İran üzerinden geçen koridor ile Türkiye’ye ticaret yolu açmayı hedefliyor. BAE’nin hedeflediği ulaştırma koridoruyla Süveyş Kanalı geçişli Sharjah-Mersin güzergâhında deniz yoluyla 20 gün sürecek taşıma, İran üzerinden geçen güzergâhla 6 ila 8 günde yapılabilir hale gelecek.
Ekonomik problemlerle mücadele eden Türkiye ve İran için Arap ülkelerinden gelecek yatırım büyük bir fırsat olarak görülüyor. BAE ekonomik desteğe karşı özellikle çatışma bölgelerinde siyasi bir geri çekilme talep edebilir. Bu sebeple öncelikli olarak Arap ittifakını güçlendirmeye odaklandı. BAE ve Suudi Arabistan’ı son dönemlerde özellikle Türkiye’ye karşı ‘Arap dünyasına müdahale’ söylemleri özellikle bundan sonraki süreci işaret ediyor. ABD’nin pasifleştiği Ortadoğu’da iki güç, ulusalcılığın öne çıktığı bir politika izleyerek Türkiye ve İran’ın politikalarını dengelemeyi amaçlıyor. Bu doğrultuda da Suriye’yle(bile) yakınlaşmayı tercih ediyor.
BENZER HABERLER