“Bazen kötüler, nadiren de iyiler kazanır. Çoğunlukla herkes kaybeder.”
(Murat MENTEŞ, Ruhi Mücerret)
Küreselleşme kavramıyla birlikte dünyada pek çok şey değişti. Kültürler harmanı halinde ilerleyen bu kavram tek tip medeniyetin tüm dünya devletleri tarafından benimsenmesini sağladı. Yemek kültürü, siyasi kültür ve yaşam içinde oluşan gelenek görenekler gibi artık bazı kültürlerle bağdaşmış olan yaşam şekillerinde, kimi toplumları uzaklaştıran bu kavram, okunduğu kadar masum değil.
Küreselleşme ile kimlik siyasetinin global medya tarafından usulca aktarılması ve toplumların bunu yayan medeniyetin yüceliğini kabul ettiği için sorgulamadan kendi kültürleriyle bağdaştırmaları çok büyük sorunlara yol açmıştır. 11 Eylül saldırılarından itibaren özellikle islamofobi üzerinden yapılan terörist algısı tüm Müslümanlara medya tarafından bir etiket gibi yapıştırılmıştır. Medya küreselleşme kavramı ile birlikte adeta günümüzün en etkin silahı haline gelmiştir. Bu doğrultuda Orta Doğu bölgesinde yaşanan bölgesel savaşları, günümüzde canlı yayın olarak izlediğimiz gerçeğini hatırlatmakta fayda vardır. Gerçeklerin ise medyanın aktardığı gibi olmadığını öğrenmek senelerimizi almıştır. Bu bağlamda medyanın toplumları nasıl oyaladığını ve bu süreçte sınırları nasıl değiştirdiğini görmüş olacağız.
Günümüzde Türkiye’nin yerel medyasını çok düzgün bir şekilde kullanamadığı oldukça açıktır. Özellikle toplumun ataletsizliği ve medyada aktarılan her bilgiyi doğru kabul etmesi söz konusu meseleyi çıkmaza sürüklemektedir. İç siyasetimizde tartıştığımız çoğu konu, dünya medyasına verdiğimiz bir koz olarak karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki yakın zamanda Yunan medyasının Ekrem İmamoğlu üzerinden yaptığı “Pontus Rum”, “Crypto Christians” ve Ayasofya kavramları üzerinden yaptığı propaganda siyaseti Türkiye medyası üzerinden oldukça yankı uyandırmıştır. Hatta ve hatta odaklanmamız gereken asıl meseleleri bir kenara iterek, kolaylıkla iç siyasete yoğunlaşmış halde yolumuza devam ettiğimizi söylesek yanlış olmaz. Biz Yunan medyasının propagandasıyla oyalanırken öteki devletler hangi faaliyetler içerisindeler hiç düşünüyor muyuz peki?
İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne ait 6 F-35 tipi savaş uçağı 21 Haziran günü ilk kez Norfolk’taki Marham üssünden havalanarak Güney Kıbrıs’taki Ağrotur üssüne indi. İngiltere, sonbaharda 121 adet F-35 savaş uçağını Kıbrıs’a yerleştirecek. Tarafını belli eden İngiltere karşısında Türkiye nasıl bir politika izleyecek? Kıbrıs’tan çekilecek mi? Mücadeleye kaldığı yerden devam edecek mi? Bu denli dünya medyası tarafından oyalanırken asıl meseleye odaklanabilecek mi?
Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında değişen ve değişmeye devam eden sınırlar içerisinde Türkiye’nin Doğu kısmı da bulunmaktadır. Bahsedilen bu projenin Orta Doğu ayağı bir nevi tamamlanmış bulunmaktadır. Kıbrıs ve Türkiye’nin Doğu kısmı ise kimlik siyaseti boyutu ile tıpkı 90’lı yıllarda ki gibi toplumun milliyetçi ruhuna adeta bir motivasyon iğnesi gibi saplanmaktadır. Her ne olursa olsun Türkiye kendi iç meselesi dışında dünya medyasının konuştuğu konulara kulak asmalı fakat bunu kendi iç meselesi haline getirmeksizin yoluna devam etmelidir. Alınan her politik kararın Türkiye’nin geleceğini etkileyeceği unutulmamalıdır.
Etiketler: #Afyon » #Medya » #ÖzgürDalçık » #ToplumBENZER HABERLER