logo

BİR UCUBE GÖRÜRSENİZ!

Bir Ucube  Görürseniz…

Son yıllarda Anadolu’nun her tarafında karşımıza çıkan ucube binaları, kolay para kazanma arzusuyla, rant tutkusuyla açıklamak mümkün değildir. Burada inanılmaz bir görgüsüzlük, derin bir yozlaşma, tarihinden kopma, doğadan kopma, aslından kopma, derin bir açlık, sağ duyudan, irfandan kopuş, niğmete saygısızlık, israf ve en önemlisi de korkunç bir kültürsüzlük olduğu da ortaya çıkmaktadır.

Aslında mesele bununla da kalmamakta. Sosyal değerler ve dengeler açısından da fesahat ve kokuşmuşluk olarak “hava atma” kavramına sığdırılmış bir sığlık gün yüzüne çıkmaktadır. İtiraf etmekten bile çekindiğimiz, damarlarımıza kadar inmiş “mülk edinme” şeklinde tezahür eden kapitalizmin esareti de görülmektedir. Çünkü arz edilen her şeyin talep edilmesi günümüzde her türlü arizi, saçma, insani olmayan arzlara meşruiyet sağlamaya başlamıştır.

Meselenin çeşitli boyutlarını ele alanlar (en uzmanından en sıradan vatandaşına kadar) bu ucube işlere karşı bir yaptırımının olması gerektiğini düşünüyorlar. El-hak doğrudur. Bir yaptırımının olması lazımdır. Ancak yaptırımların olmamasının yada etki etmemesinin iki büyük nedeni var. Birincisi kanunların yeterince hukuki olmamasıdır. İkincisi ise kanun koyucu ve uygulayıcılarının yorumlarının kendi içinde felaket ötesi tezatları barındırmasıdır. Bu iki temel sebebe bir de sosyal yaptırımların artık “adeta yasak” derecesinde muamele görmesi (yani kardeş ayıptır, günahtır, yazıktır diyemememiz) ve bundan neş’etle “neme lazımcılığın” zirve yapması da en başta ifade ettiğimiz yozlaşmayı, korkunç kültürsüzlüğü ve görgüsüzlüğü tetiklemektedir.

Kimse alınmasın ama bunca mimar varken, şehir plancısı varken, bunca belediye, jandarma, zabıta, ağa-paşa varken, bin yılları aşkın tarihi örneklerimiz varken, bu ucubelerin ortaya çıkıyor olmasının izahını anlı ak, gönlü pak şekilde izah edecek ne kamu görevlisi ne de sosyal tabakalarda öncü, aydın, münevver, sosyolog, psikolog vb. bir kişi vardır.

Herkes söylüyor biz de söyleyelim kabilinden birkaç satır bir şeyler yazmak, birkaç genel geçer “beylik” laflar etmek, zamana ve zemine uygun cümleler sarf edip vaatlerde bulunmak, sayfalarca kitaplar, makaleler yazmak maalesef ne yazık ki meselenin önü almadığı gibi sadra şifa hiçbir numune düzelme emarelerini dahi ortaya çıkarmadığı ortada.

Bu noktaya nasıl geldiğimizi üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyoruz. Yıllarca, gazetelerde, televizyonlarda (şimdi de sosyal medyada) yapay gıdalarla yaşama, bulduğunu tüketme kültürü, apartman hayatı, kamu arazisini talan kahramanlığı, yapanın yanına kâr kalır mantığı, garibanın bir evi vardı onu da hor görme üzerinden duygu sömürüsü, zengin züppelerin özenilmez görüntüsü adı altında (bunların nasıl para kazandıklarını sorgulatmama), bizde her şey bozuk düzen kardeşim kalıbının yerleştirmesi gibi yıllarca, defaatle, kafamıza vura vura kabul ettirilmiş bir gerçeklik var ortada. Bütün bu gerçekliğe bir de siyasi kirliliği eklemelisiniz. Siyaset yelpazesinin hangi tarafında, hangi renginde, hangi tonunda olursa olsun, yapılan bu saçmalığı istisnasız herkes doğrudan yada dolaylı destekledi. Hatta siyasi güncel kararları devlet politikası haline getirdi. İşin kötüsü kabul de ettirildi. Orta Asya, bozkır çadır mimarisi, Selçuklu, kümbet mimarisi, Osmanlı kubbe mimarisi günümüzde ise Talan ve TOKİ mimarisi artık herkesin kabul ettiği, kanıksadığı sıradan gördüğü, hatta övdüğü, yer edinmek için elinden gelini ardına koymadığı, b.k dağıtılıyor denildiğinde torbasını alıp koştuğu bir hal aldı. Peki kim bunlar diye baktığımızda, zengin olma heveslileri, siyasi gözü dönmüşler, hırsını kontrol edemeyen psikolojik sorunlular, dünya malına tapanlar, bir makamda mevki de bulunup da başkalarının malına gıpta edede ede ömrünü tüketenler, fırsat bulunca mal bulmuş mağribiye dönenler, yıllarca sadece para biriktirip başka hiçbir şey biriktirmeyenler olduğunu görürüz.

Bundan önce bu tür ucube yapılar için “gece kondu” deniliyordu. Açıklaması neydi? Bir vatandaş şehrin dışında elektriği, suyu, yolu, yasal izni olmayan bir yere bir gecede bina dikiyordu. Sonra bir seçim zamanı gidip ceza makbuzu ödüyordu. Sonra yarı yıkılma korkusu, yarı seçim zamanı tapu alırım ümidi ile yaşıyordu. Eee şimdi bu ucube binalar bir günde yapılacak cinsten değiller maalesef, yıksan yıkımı bilmem kaç ay sürer sürer. Bu kadar zamanda kimse görmedi mi? Evet maalesef bakmak başka şey görmek başka şey. Mesele, yayla talanı, mera talanı, şehir talanı, turizm alanı talanı, gökdelen kazıkları, beton yığıntıları, dip dibe burun burana binalar, yeşilin yok edildiği, toprağa, çiçeğe, ağaca hasret caddeler, sokaklar boyutunu, yok dikey mimari, yok yatay mimari bilmem ne hepsini ama hepsini aşmıştır. Ve maalesef ki yapılan her şey kalıyor. Ucubeleri nereye koydularsa orayı ebediyen değiştiriyor.

O zaman ne yapmalıyız? Hiçbir şey (En nihayetinde söylenecek cümleyi burada söyleyelim de rahat rahat sesli/yazılı düşünmeye devam edelim), evet hiçbir şey yapamayız. Ancak bu ve bunun gibi meselelerin bir kaos içinde olduğumuzu, uyku ile uyanıklık arasında yaşadığımızı, uyandığımızda her şeyi kaybedeceğimizi kabulden başka hiçbir şey yapamayız. Belki kabulden sonra çözüm bulunur.

Ama bu zihniyetle değil, bu kafa ile değil, bu uykulu hal ile değil, bu cehalet ile değil, bu eğitim sistemi ile değil, bu öğreti ile değil, bu hırs ile değil, bu acele ile değil, kolaycılık ile değil, bu rant anlayışı ile değil, bu çıkarcılık düzeni ile değil, bu haz anlayışı ile değil, bu dünyaya tapma anlayışı ile değil, zevk anlayışı ile değil, bu ayrımcılık ile değil, bu neme lazımcılık ile değil, bu vurdumduymazlık ile değil, bu kayırmacılık ile değil, bu kendini yada birilerini aklamacılık ile değil…

Basit, çok basit, salim kafa ve akl-ı selim ile düşünüp hareket edince olur. 

İstanbul Sultan Ahmet Camii arkasındaki Ucubeler

İstanbul Ümraniye’de ki Sur Yapı Exsen Ucubesi

Bursa’da ki Ucubeler

İstanbul Ataşehir’de ki Ucubeler

İstanbul Zeytinburnu’ndaki Ucubeler

Etiketler: » » » » » » »
Share
2392 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ