logo

ANNE BENİ OKULDA UNUTMAZSIN DEĞİL Mİ?

Yazar, Davranış Bilimci, Konuşmacı Pınar Holt, ”Okullar Açılırken” adlı yazısıyla aileleri uyarıyor.

Annem ev hanımı olduğu ve benim zamanımda anaokullarına sadece çalışan annelerin çocukları gittiği için okula 7 yaşında başladım. 7 yaşına kadar evde annemle ve kardeşimle beraberdim ancak şanslıydım çünkü çok kalabalık bir ailem olduğundan kuzenlerimle evde veya ara sırada olsa annem izin verdikçe sokak oyunlarıyla sosyalleşebiliyordum.

Bilmiyorum sizler hatırlar mısınız ama ben okulumun ilk gününü hiç unutmadım. Oturduğum sıradan, giydiğim önlüğe, hissettiğim duygulara kadar her şeyi tek tek hatırlıyorum. Okulun ilk yarı dönemine kadar annesiyle derse giren çocukları hatırlıyorum da ben Annemin de katkısıyla ağlamadan, herhangi bir sorun çıkarmadan okula başlamıştım. Ama çok heyecanlıydım ve aynı zamanda kaygılı… Okulun ilk günü bahçede yapılan törenin ardından Annem beni sınıfıma getirip sırama oturtmuştu, yanaklarımdan öpüp ve ‘Allah zihin açıklığı versin’ diyerek tam sınıftan çıkmak üzereyken arkasından bağırmıştım: ‘Anne! Beni unutmazsın değil mi?’

Bir çocuk için ilk defa okula başlıyor olmak heyecan verici de olabilir, korkutucuda, eğlenceli de gelebilir ya dakaygı verici de olabilir. Bu tamamen ailenin çocuğuyla olan ilişki ve davranışlarına bağlı bir durumdur. Yukarıda kendi hikayemden bahsederken benim zamanımda okula başlama yaşının 7 olduğundan bahsettim. Günümüzde ise çocuklar anaokullarına artık çok daha erken yaşlarda alınabiliyorlar. Çocuğun ufak yaşlarda aileden bu ilk ayrılma süreci oldukça kritik bir durumdur. Aslında çocuk okula, arkadaşlarına ya da öğretmenlerine karşı bir tepki göstermez. Çocuğun gösterdiği tepki güvendiği ortamdan ve bakım verenden ayrılma kaygısıyla ilgilidir. Buna bağlı olarakda ağlama krizleri, okulu red etmek ve okula gitmek istememe gibi davranışlar görüle bilinir.

Biliyoruz ki eğitim önce aile içinde başlar. Çocuğun okula alışma sürecini daha rahat geçirebilmesi için öncelikle ailenin, sonrasında öğretmen ve okul yönetimin iş birliği içinde olması ve çocuğu sağlıklı bir şekilde okula hazırlıyor olmaları gerekir.

KULLANDIĞIMIZ KELİMELER ÇOK ÖNEMLİ

Çocuklarımızın önünde 3. şahıslarla yüz yüze ya da telefonda konuşurken konuşmalarımıza çok dikkat etmeliyiz. Çok şahit olduğum aşağıda ki cümleler size de tanıdık geliyor mu?

  • Bu çocuk okula nasıl alışacak?
  • Ya aç kalırsa?
  • Benim oğlan çok su içer, ya susadığını öğretmenine söyleyemez ise?
  • Bu şimdi kendini de koruyamaz, dayak yer gelir! gibi cümleler çocuklarımızın hem kendine olan güvenlerini zedeleyebilir hem de korku ve kaygı seviyelerini yükseltebilir.

Özellikle ilk defa okula başlayacak bir çocuğa ‘Ben sensiz ne yapacağım evde?’ ‘Seni nasıl bırakacağım?’ ya da tam tersi ‘Korkma’ ‘Ağlama’ gibi cümleleri asla kullanmamalıyız. Bu cümlelerin yerine duyguları hakkında konuşmamız onları daha rahatlatabilir.

  • Senin heyecanını hissedebiliyorum ve akşam eve döndüğünde ilk okul gününün anılarını anlatmanı ben de heyecanla bekleyeceğim.
  • Endişelendiğini görüyorum senin için ne yapabilirim?
  • Bu hayatında yeni bir başlangıç korku, endişe ve heyecan hissetmen çok normal. Neler seni korkutuyor, endişe veriyor, heyecanlandırıyor konuşmak ister misin? gibi cümleleri duymak çocuğun endişe ve kaygılarını azaltabilir.

Okullar açıldı, etrafımda birçok aileden çocuklarının okula alışamaması ile ilgili hikayelere, konuşmalara şahit oluyorum. Çocuğun ilk haftalarında okula alışamaması ve tepki vermesi çok normal olmakla birlikte bu süreci daha rahatlatabilmek için biz neler yapabiliriz?

NELER YAPMALIYIZ?

  • Hem aile hem öğretmen hem okul yönetimi çocuğa karşı şefkatli, sabırlı ve cesaretlendirici yaklaşmalıdır.
  • İlk yuvaya başlamadan önceki yıllarda anne-çocuk oyun gruplarına katılıyor olmak çocuğun ilk alışma sürecine katkı sağlayabilir.
  • İlk defa başlayacak çocuklar yuvaya mutlaka kademeli olarak alıştırılmalıdır. Okul açılmadan önce bahçesinde 1’er saat oynama, okul açıldığı ilk gün sadece teneffüslerde diğer çocukların arasına katılma ve sonra kademeli olarak sınıfa girme şeklinde uygulamalar okul psikoloğunun da yönlendirmesiyle denenebilir.
  • Gerekli olursa anne ya da baba çocuğun ilk günlerinde okulun yakınlarında bekleyeceğini söylemeli ve söylediğini mutlaka uygulamalıdır. Örneğin; ‘Bahçede bekliyorum’ deyip kandırıp giderseniz çocuğun size olan güvenini de sarsmış olursunuz.
  • Okullar açılmadan önce yemek, bilgisayar, internet kullanımı ve uyku saatlerine düzenlemeler getirilmelidir.
  • Akademik ya da sosyal yönden öğrenme ve davranış zorluğu yaşayan çocuklarımız okula dönme konusunda isteksiz olabilirler. Onları cesaretlendirmeli, öğretmeniyle irtibat halinde olmalı ve gerektiğinde destek almalıyız.
  • Okula gitmekte direnen, çeşitli hastalık bahaneleri geliştiren çocuklara ‘Bugünde evde otursun’ dediğimiz noktada, tekrar okula adapte etmeniz mümkün olmayabilir. Mutlaka bu konuda dirençli ve net olmalıyız ve gerekiyorsa bir uzman yardımı almalıyız.
  • Forma, kırtasiye, kitap alışverişlerini çocuğumuzla birlikte yapıp eğlenceli bir aktivite haline getirebiliriz..
  • Çocuklara kendi okul anılarımızı paylaşıp, okulun hayatımıza kattığı değerler hakkında sohbet edebiliriz. Çocuğun okul hakkında ki olumlu ya da olumsuz duygularını da kabul edip saygı göstermeliyiz. 

UNUTMAYALIM DUYGULAR BULAŞICIDIR

Aile içi iletişim, ebeveynlerin birbirleriyle olan ilişkisi, aile içinde ki huzur ya da gerginlik mutlaka çocuğa ve çocuğun toplum içinde ki davranışlarına yanşayacaktır. Örneğin okulda arkadaşlarına zarar veren, şiddet gösteren, küfür eden öfkeli çocuğa değil yaşadığı aile ortamını incelemek gerekir. Kendimizi görmek istiyorsak aynaya değil çocuklarımıza bakmamız yeterli olacaktır. Biz kendimize, ailemize, çevremize, yaşadığımız topluma, ülkemize ne kadar nazik, şefkatli, sevgi dolu, faydalı yaklaşırsak çocuklarımızda bizden gördüklerini toplum içinde uygulayacaktır.

Biz kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçiyorsak, çocuğumuzdan yeşil ışığıbeklemesini

 isteyemeyiz.

Her çocuğun gelişim ritmi, uyumu ve başarısı bir diğerinden farklıdır. Çocuğun yetişmesinde önemli olan ailenin beklentilerinin karşılanması değil, çocuğun mutlu, anlamlı veyaşam coşkusunu kaybetmemiş bir birey olarak yetişmesidir. 

Bu yazımı yaşamımın her alanında ihtiyaç duyduğumda beni unutmayan anneme armağan etmek istiyorum.

Sevgiyle.

PINAR HOLT KİMDİR?

Yazar, Davranış Bilimcive Konuşmacı Pınar Holt, İstanbul’da doğdu.  11 yaşında 1 kız çocuğu annesidir.

1997 -1999 yılları arasında İngiltere’de Dil ve Turizm eğitimi aldıktan sonra Türkiye’ye döndü.

2013 yılında California JanusUniversitesi Davranış Bilimleri bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Halen İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümü lisans eğitimine devam ediyor. 

2013 yılından beri çeşitli PDR ve Kadın Magazin dergilerinde Anne & Çocuk İlişkileri ve Çocuk & Ergen Psikolojisi üzerine köşe yazıları yazan Pınar Holt, 2016-2017 yılında ‘Oyun ve Masal Terapisi’ eğitimiyle birlikte, The University of Warwick’ten ‘Bebek Zihin Gelişimi’ üzerine eğitimlerini tamamlayarak, İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde annelerle buluşup ‘0-5 Yaş arası Bebek & Çocuk Davranışları ve Etkileşimi’ seminerler vermektedir.

Bununla beraber Amerika’da bulunan ZurInstitute’den ‘Childeren, TechnologyAddiction, ParentingandtheFuture’ ‘Çocuklar, Teknoloji Bağımlılığı, Ebeveynlik ve Gelecek…’ konulu eğitimi alarak, birçok kurum, okul, vakıf ve belediyelere ‘Pınar Holt ile Teknoloji Diyeti’ başlıklı sunumuyla konuşmacı olarak katılmaktadır.

Çocuk ve Ergenlerde yaşanan ‘Teknoloji Bağımlılığı’ konusuyla ilgili kitap çalışması bitmiş olup, basım aşamasındadır.

Bunların yanı sıra Ailelere ve Yetişkinlere aşağıda verdiği diğer eğitimlerin listesine ulaşabilirsiniz:

  • 0 – 5 Yaş Bebek & Çocuk Davranışları
  • Bağımlılıklarımız & Teknoloji Bağımlılığı
  • Motivasyon, İletişim Becerileri & Kişisel İmaj
  • Beden Dilini Etkili Kullanabilme
  • Stres & Zaman Yönetimi
  • Özgüven Gelişimi
  • Aile ve Çocuk İletişimi Eğitimleri

Etiketler: »
Share
1737 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ