logo

DOĞURDUĞUNUZLA KUCAĞINIZA VERİLEN AYNI ÇOCUK MU?

ATV’de yayınlanan, Esra Erol’un sunduğu programda anlatılan doğumevi trajedileri tüm Türkiye’yi dehşete düşürdü.

Bazı doğumevlerinde ‘öldü’ diyerek ölüsü ya da dirisi ailelere verilmeyen çocukların satıldığı, gayri meşru yollarla evlatlık verildiği ortaya çıktı. Bazı annelere verilen çocukların da kendi doğurduğu çocuğu olmadığı görüldü. Ülkeyi dehşete sürükleyen yayın sürerken, Sağlık Bakanlığı ve her konuda ahkâm kesen kadın derneklerinin ağzını bıçak açmıyor. Savcılıkların bir türlü harekete geçmemesi ülkenin şok üstüne şok yaşamasına neden olurken, medyanın önemli bir bölümü de insanlığın nesebini bozarak, kardeşin kardeşle evlenmesine dahi yol açan bu vahşet karşısında suskunluğunu sürdürüyor.

 

İNSANLIKTAN MI ÇIKTIK?

Bir süredir ATV ekranlarda konuşulan ve bütün bir ülkeye ‘insanlıktan mı çıktık’ dedirten aile ve çocuk dramları herkesi şüphe ve hüzne boğdu. Doğumevlerinde doğum yapan pek çok kadını, evladım dediği çocuğun kendisine ait olup olmadığı endişesine sevk etti.

DEHŞET SANILDIĞINDAN DA BÜYÜK

Adana’daki Meydan Doğumevi özelinde ilerleyen gelişmeler 1980’li yıllarda başlıyor. Doğumevine konuşlanmış dışarıdan da destek alan resmi görevli bir çete, doğumhaneden servise geçen çocukların öldüğünü söyleyerek ailelere vermiyor. Genellikle şüphe, gelen bir ihbar veya evlatlık alan ailelerin son nefeslerinde çocuklara kendisinin evlatlık olduğunu haber vermesi üzerine ortaya çıkan şeytanlığın ve felaketin, deştikçe çok daha büyük olduğu gözler önüne seriliyor.

DOĞUMEVLERİNDE NELER YAŞANIYOR?

İnsan olanın kanını donduran hikâyeler, bazı doğumhanelere görevli olarak yuvalanmış çetelerin, ailelere çocuklarının öldüğünü söylemesiyle başlıyor. ‘Bebeğiniz öldü, kimsesizler mezarlığına gömdük’ denilen ‘gariban’ aileler ısrar etmezse evlerine gönderiliyor. ‘Cesedini verin’ diye ısrar edenlere ise doğumhaneden rastgele bir bebek veriliyor. İkiz bebekler başka başka çocuksuz ailelere satılıyor. Bazı bebeklerin ise daha hangi şeytani amaçlar için hangi alçaklara verildiği ise henüz tam olarak bilinmiyor. Ölen bebeklerin çöp tenekelerine atıldığı görgü şahitlerince bir bir anlatılıyor.

AZ DAHA İKİZ KARDEŞİYLE EVLENECEKTİ

Esra Erol’un programına telefonla bağlanan bir kadının anlattıkları herkesi gözyaşına boğdu. Kadın gençliğinde Ankara’daki bir okulda tanıştığını, daha sonra farklı bir yere taşınan erkekle görüşmeye devam ettiklerini ve evlilik kararı aldıklarını anlattı. İsteme merasiminin ardından damadın halası ölünce, ailenin nikâhı düğünden sonraya ertelediğini belirten kadın, düğün günü iki aile bir araya geldiğinde çocukların evlatlık verilmelerine aracı olan kadının her iki aileyi de tanıyıp bütün gerçeği kendilerine anlattığını söyledi. Düğünün iptal edilmesinden sonra kendisinin başka bir erkekle evlilik yaparak, 2 çocuk sahibi olduğunu gözyaşları içinde, zorlanarak anlatan kadın, evlenmek istediği kişinin ikiz kardeşi olduğunu öğrendiği andan itibaren hadisenin şokunu bir türlü atlatamadığını, 3 defa intihara kalkıştığını, hâlâ ilaç kullandığını ancak huzur bulamadığını dile getirdi.

YAŞANANLAR ADİCE BİR TİCARET Mİ?

Yaşananların bazı çetelerin çocuk satarak para kazanması gibi adice bir ticaret olarak görülmeyecek kadar ürküten boyutları var. Sadece tetikçi tezgâhtarların adının geçtiği felaketler zincirinin içinde küresel örgütlerin olduğundan şüphe dahi edilmiyor. Doğumhanelerden yahut sokaklardan çalınan çocuklar ya organ yetmezliği yaşayan zenginlere organ için doğranıyor, ya satanist ayinlerinde kullanılıyor, ya tecavüz için köleleştiriliyor, ya çocuğu olmayanlara satılıyor, ya da nesep karışıklığı olsun diye doğumhanede bilerek karıştırılıyor.

ÇOCUĞUNUZ GERÇEKTEN SİZİN Mİ?

Doğar doğmaz sağlık çalışanlarının elinde dolaşıma giren çocukların karıştığı sık sık haberlere konu olur. Bu bazen sistemin bayağılığından, bazen de kasıtla yapılır. Gelişmeler ise ister istemez ‘doğumhanede verilen çocuk benim çocuğum mu’ sorusunu akla getiriyor. Çünkü dünya çapında nesep karışıklığı hedefleyen küresel sapık örgütler doğumhanelerde cirit atıyor olabilir. Yaklaşık 25 yıldır bütün dinleri ve insanları birleştirme masalıyla dünyayı aldatan sapkın MOON tarikatı çocuk karıştırmakla suçlanıyor. Bunlar Türkiye’de ilk kez değil, 1997’den bu yana yazılıp çizilmesine rağmen devlet bir türlü harekete geçmiş değil.

DEVLET NEDEN SUSUYOR?

Dünya ayağa kalkmışken Türkiye Cumhuriyeti makamları sessizliğini koruyor. Dün medya karşısına çıkan Sağlık Bakanı bu şeytanî afet konusunda tek bir kelime etmezken, eften püsten sorular soran medya ise konuyu bakana sormayı akıl bile edemedi. Sağlık Bakanlığının susmakla kalmayıp, normal şartlarda Adana Meydan Hastanesinden alınabilen doğum izini engellemeye başladığı da öğrenildi. Komisyon kurduğu ileri sürülen hastane yönetimi, müracaat eden aile ve avukatlarını Sağlık Müdürlüğü’ne yönlendiriyor. Hiçbir başsavcılığı harekete geçiremeyen bu alçaklık sadece 80 milyonluk Türkiye’de değil, tüm dünyada yankı uyandırma devam ediyor.

YİNE Mİ ERDOĞAN SÖYLEMELİ?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan söylemeden hiçbir mühim konuda harekete geçmeyen siyaset, bürokrasi ve akademi çevrelerinin suskunluğu yüreklerdeki koru cehennem alevine çevirmiş durumda. Mağdurlar hep birden Erdoğan’ın talimat vermesini bekliyor.

Kaynak: YENİSÖZ gazetesi

Etiketler:
Share
1373 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ