Çanakkale muharebeleri sadece Türk Tarihi açından değil dünya tarihi açısından da ender rastlanan deniz ve kara savaşlarından birisidir.
Çanakkale muharebeleri sadece Türk Tarihi açından değil dünya tarihi açısından da ender rastlanan deniz ve kara savaşlarından birisidir. Hatta yeni yeni gelişmeye başlayan hava savaşları bile olmuştu. Siyasi açıdan, birçok emelin, ihtirasların, ideallerin düğümlendiği bir yerdir. Askeri açıdan insan gücünün, azminin, inancının azametinin nelere kadir olduğunu, alet ve edevatın iman karşısında hiçbir şey yapamayacağını, vatan savunması denilince bu toprakların insanlarının dil, din, ırk fark etmeksizin neleri başarabileceğini göstermişti.
Aradan 108 yıl geçti. Çanakkale’de kara ve deniz zaferlerinde yaşananlar her bir askeri, her bir komutanı, redifi, her bir hizmetlisi ile günü gününe yaşanan efsaneleri aşan kahramanlıktır. Öyle “Çanakkale içinde vurdular beni”, “hey oneşli onbeşli” türküsüne, Milli Şairimiz Mehmet Akif’in Çanakkale destanında az bile söylediği milli hafızadır. Çanakkale öyle Anzaklarla koyun koyuna yatmak, yaralı düşman askerlerini sahra hastanesine taşımak, havada çarpışan mermiler, İngiliz, Fransız gemilerinin batışı değildir. Bunlar vardır. Ancak bunlardan daha fazlası çok daha fazlası vardır.
Peki ne olmuştu da Çanakkale Cephesi açılmıştı. Hatırlanacağı üzere Harb-i Umumi patlak verdiğinde İttihat Terakki iktidarının macera perest, gözü hiçbir şey görmeyen yöneticileri, birbirlerinden bile gizli iş çevirmeye başlamışlardı. Başvekil Said Halim Paşa’ya haber vermeden Enver Paşa Goben ve Brestlav zırhlısını boğazlardan geçirip isim değiştirip Rus limanlarını topa tutmuş ve böylece Osmanlıyı savaşa sokmuştu. Zaten önceki savaşların özellikle de Balkan savaşlarının ağırlığını atamamış devlet oldu bitti ve bir hırs ve ihtiras yüzünden savaşa dahil olmuştu.
Çanakkale cephesi diğer cephelere göre Payitahtı doğrudan etkilemesi, Ruslara götürülecek yardımı etkilemesi açısından önemli idi. Sonuçta Kafkas, Irak, Suriye-Filistin, Hicaz-Yemen cephelerinde merkezin yönetimin (İttihat Terakki Üçlüsün) tavrı, tarzı ve kabiliyetine rağmen bazı başarılar kazanılmıştı ama tüm savaş kaybedilmişti. Yani İttihat Terakki 1908 de devraldığı iktidarı Mondros ile sonlanmış, devleti de 9 yılda bozuk para gibi harcamışlardı. Tarihin gördüğü en büyük devletlerden birisi Çanakkale’de kazansa da kendi içindeki hesapsız, kitapsız, aklının kökü dışarıda yöneticiler yüzünden tarihin derinliklerine gömülmüş geriye perme perişan bir halk kalmıştı.
Çanakkale deniz zaferi bize neyi gösterdi. İddia ettikleri davaları, dilleri ve eylemleri arasında büyük fark olanların yönetimin nasıl felaketler getirebileceğini gösterdi. Anadolu insanının bu toprakları her ne olursa olsun, her kim olursa olsun koruyabileceğini gösterdi. Zor zamanlarda nasıl bir güç üretip yeniden dirilebileceğini gösterdi. Türklerin Tarihin her hangi bir noktasında yok sayılmasının mümkün olmadığını gösterdi. Ama aynı zamanda sahada kazanılan zaferini masa başına taşımada yada devamını getirmede gevşek davrandığını da gösterdi. O gün Kafkaya’da, Irakta, Suriye-Filistin’de, Hicaz’da, Yemen’de savaşan neslin torunlarının coğrafyasından sadece Çanakkale-Gelibolu cephesini sınırlarımızda kaldığını gösterdi. Aynı zamanda Büyük Türk Tarihi varlığının da yeterince büyük düşünülemediğini gösterdi.
Çanakkale 18 Mart Deniz Zaferinden bize, bu güne ne kaldı. Bu gün bile sayısı tam olarak bilinemeyen şehit ve gazi kaldı. Dünya’da eşi benzeri çok az görülebilecek kahramanlıklar kaldı. O gün topla, tüfekle, demir zırhlılarla geçemedikleri Çanakkale’yi şimdi başka şeylerle geçip geçemediklerini görmek kaldı.
Peki Çanakkale savaşlarındaki ruhu yeniden yakalamak için ne yapalım denilirse Şüheda ve Gaziyan defterlerinin araştırmalara açılsın derim. O defterlerde cephede şehit olanların yeşil kalemle, sahra hastanesinde şehit olanların mavi kalemle, gazilerin de kırmızı kalemle isimlerinin yazıldığını ancak o zaman görebiliriz. İkincisi de hep aynı günü savuşturma, takılmış plak gibi aynı nakaratları söylemek, rutin merasimler yerine bu yeni gerçek kahramanlarının ruh dünyasını anlamaya çalışmak öğretilmelidir.
Savaş Songur – 18 Mart 2023 / Ümraniye-İstanbul
Etiketler: 108. yıldönümü » arşiv » çanakkale cephesi » çanakkale şuhedası » Savaş SONGUR » tarih » türkiyei 18 mart 1915 » ümraniyeBENZER HABERLER