90’lı yıllarda maske diye bir film vardı. Maske denince aklıma geldi. Neyse konumuz bu değil. Konumuzun fiili ve fikri yönü maske takma işidir. Zinhar (Covid-19’dan takılan maske değildir.) Amma Covit-19 nedeni ile maskenin arkasına saklananlar. Ah işte onlar bu yazının konusu.
*
Maske takanların baloya gider gibi gitmeleri problem. “Gerçek yüzlerini gizlemeleri” yani, Batılı tarih eksenindeki söylemle “eski bir kültür olsa da aydınlanma dönemi” ürünü kabul edilir. Yüksek! ve sosyetenin bir çeşit eğlence kültürü idi. Her ne olursa olsun, her ne zaman zuhur etmiş olursa olsun; fiili ve fikri maskeli balo yapısı yüce dinimizce “iki yüzlülük, riyakarlık, münafıklık” olarak tanımlanmıştır. Çünkü maskeliler, balo katılımcıları, gerçek yüzlerini gizleyenler “konuşunca yalan söylerler, emanete hıyanet ederler, verdiği sözde durmazlar.”
*
Tüm insanlığı ilgilendiren bir durum olan salgında, küresel güçler maskelerini taktıkları balodalar. İnsanlığın üzerinde bir tür ayin icra ediyorlar? Ne yazık ki bu ayinin ne olduğu, balo katılımcıları, aktörleri, hedefleri, katılım niyetleri hakkında bilgimiz yok. Sadece duyabildiğimiz seslerden bir şeyler çıkarmaya çalışıyoruz.
2020’nin başında Çin’de başlayan bu salgınla birlikte tüm dünyanın ağzını kapattılar maskeyle. Sanki konuşmayın der gibi. Hal böyle olunca bizim de hayatımıza yasal ve ihtiyaç olarak giriverdi. Eski kayıtlarda hakanlar hakanı, sultanlar sultanı denildiği gibi maskelerin maskesi de Covit-19 maskesi. Hayatımıza bir girdi pir girdi.
*
Rengarenk maskeler, firma, futbol takımı, reklamlı, yıkanabilir maskeler bir anda herkes tarafından tanındı. Hatta 1. ve 2. Körfez Savaşı esnasında Scud ve Patriot füzelerini ve füze çeşitlerini öğrendiğimiz gibi N95 maskelerini bile öğrendik.
Maske uzmanları türeyiverdi bir anda. TV’lerde, gazetelerde, internette kaynağı ne olduğu, kim olduğu belli olmayan uzmanlar maske takma merasimleri, resm-i geçitler hiç bitmedi. Sonra vatandaşlar bu seramonileri harfi harfine yerine getirdi.
Nasıl mı? Kimi bıyığının üstüne taktı, kimi bileğine taktı, (bunlar dirseklerine ve pazularına takmaları konusunda mahalleli tarafından uyarıldı) sonra çene altı takma en favori maske takma şekli oldu. Çünkü halkımız “bakanlar kurulu kararı ile sağlığa zararlı sigaradan” sonra bakanlar kurulu kararı ile “sağlığa yararlı maske” takmak zorunda kaldı. Sonra sağlık bakanlığı vasıtası ile “maskeli tivitler” ile günü gününe maskeli günlerin istatistiğini aldık. Gördüklerimiz, okuduklarımızla; anlamamız gerekenlerin farklı olduğunu ancak 6 ay sonra öğrendik.
*
Hemen öğrendiklerimiz de vardı. Mesela salgının ilk günlerinde maske satışı yoktu. Maske satmak ve dağıtmak isteyenler tıpkı geçen yıllarda “soğan ekmişler” gibi muamele görüyordu. Sonra hükümetimiz sağ olsun bu maskelerin bir kısmını dünyanın en fakir ülkelerinin başında gelen Amerika, İngiltere, İspanya gibi ülkelere gönderdi. Nisan ayı içerisinde 40’ın üzerinde ülkeye tıbbı yardım ve maske gönderilince nazar değdi. Ama ucuz atlattık. Bu gönderdiğimiz maskeler sayesinde gaz günlerinde turistler de bu sayede geldi. Maske taktıkları Covit-19’lu olmadıkları görüldü. Vatandaşa anlatıldı.
*
Ama bütün bunların hiçbir önemi yoktu. Önemli olan Covit-19 ekonomisi, piyasası, edebiyatı, kahramanları, hainleri, literatürü oluştu mu? Evet oluştu. Oluşmaya da devam ediyor mu ediyor. Sorun yok. Gerisi kolay.
*
Maske balo organizatörler, katılımcıları, iş birlikçileri maske ile bu salgını bir reklam aracına döndüren kanına, dinine kadar vahşi kapitalitsleri gölgelediler.
Bir günde, maske imalat uzmanı, maske takım uzmanları türedi, önlem alıyormuş gibi yapıp lafla peynir gemisi yürütenleri gölgeledi.
Televizyon ve sosyal medya endeksli hukuka itirazları gölgeledi. Hani bir ara sessiz sedasız maske arkasına gizlenmiş af çıkıverdi. Adalet ve hukuk hala nefes almakta zorlanıyor.
Televizyonda, toplantıda, orada burada “halka verip talkını kendi yutar salkımı” etkili, yetkililerini gölgeledi.
Elit model, seçkin, üstün nitelikli Covit-19 hastaları ile vatandaş tipi Covit-19 bulaş durumlarının bizzat kamu gücü ile organize edildiği gölgelendi.
Yıllardır şehirlerin canına okundu. İtiraf bile ettiler şehirlerin canına okuduk diye. 1999 depremi öncesi ve sonrası birileri konuştu durdu. Ancak hem şehirlerin hem de o şehre ihanet edenleri maske gizledi. Şehirler hala nefes alamıyor. Örnek 30 Ekim Cuma günü İzmir’de deprem oldu. Görüldü ki ortada hiç suçlu yok. Yılların ihmallerini, ihmalkarlarını, çıkarcılarını, yalancılarını gölgeledi.
Biz yıllarca kişi başı 10.000 Amerikan Doları gelir ortalamasını bulmuş ülke olacaktık. Bir hesap yöntemi değişince bir anda 5.000 Doları bulmuştuk bile. Şimdi 1 yankee doları 8 Yiğit Türk Lirası olmuş. Maskeli günler olmasaydı kesin yakalardık 10.000 doları. Maskeyi bir çıkarsaydık dolarımızda olurdu. Ekonominin alt üst oluşu gölgelendi.
Zenginlerin daha da zenginleştiği, fakirlerin durumunun daha da derinleştiği gölgelendi.
Toplumun zor zamanda dayanışma, iyilik, yardımlaşma duygularını kullanan aşağı camide dilenip, yukarı mescitte sadaka dağıtan “İban”lar gölgelendi.
Bütün ticari faaliyetler devam ederken camilerin kapatıldığı, akşamları hoparlöre takılı maskelerle gölgelendi.
Evde kalan Türkiye maske uzmanları dışındaki zamanında İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü istediği dini ve sosyal çözülmeleri yaşadığı, hızlandırdığı gölgelendi.
Hani aylan bebek vardı. Akdeniz’de geçen boğuluyordu. Sonra ülkemizde Suriyelilerle kardeş kardeş yaşıyorduk. Bir ara Suriyelilerin Avrupa’ya geçişi gölgelendi.
Bu gölgelendi listesi o kadar uzayıp gidiyor ki. Daha fazla uzatmayalım.
*
Son olarak eğitim sistemimiz Anaokullarından, Üniversitelere kadar açıkken, yüz yüze iken neydi de şimdi ne oldu dedirtecek cinsten iken; eğitim, eğitim camiasının bu arada canımız, kanımız evlatlarımızın birilerinin elinde oyuncak olduğu gölgelendi.
*
Hadi hepiniz baloya davetlisiniz. Hoş isteseniz de bu balodan kaçamayacaksınız. En iyisi gölgenin arkasında sizi kim hangi baloya davet ediyor ona bakın. Siz kimin davetine icâb edeceksiniz mesele bu.
BENZER HABERLER